Cennet böyle mi kokardı?

İki yıl… Upuzun, kısacık iki yil… Yel değirmenlerine tahta kılıcımla kafa tuttuğum, her “aksiyona” bir “reaksiyon”olan ben … Neredeydim ki o ben? Kendimi bir anda, kendi laboratuvarımda dünyanın en önemli deneyini yaparken buldum. Bebek sevici, her bebeği her çocuğu kendininmiş gibi sevip kucaklayan ben, bir tane bebek için durdurdum bütün dünyayı.

“Ben seni geceyle gündüzün arasında sevdim yar
Kaybolan yılların, doğanın o acımasız kanununda sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle yandım ben sana yar
Bilsen ki sana olan sevgiyi anlatacak bir başka kelime bulsam
Bıkmadan usanmadan yılmadan
Namerdimce onu söyler onu yazardım yar
Kahretsin ben seni gece ile gündüzün arasında sevdim yar
Bedenimi almaya gelen Azrail’in pençesinde sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle yandım ben sana yar
Bazen Prometheus oldum çarmıha gerilircesine
Bazen Spartaküs oldum aslanlara yem olurcasına
Bazen Cem Sultan, ilmiği boynunda Pir Sultan oldum yar
Bazen Şems’ini arayan Mevlana
Bazen Mevlana’yı arayan Şems
Dinginlerde Yunus, yokluğa kanat geren bir garip
Mutlu bir yusufçuk gibi sana özgürlüğüne koşarcasına geldim yar…”

Murat Gogebakan

Onun saf ve masum, güzel yüzüne bakmak, izlemek onu, koklamak… İlmek ilmek işlemek, sabırla öğretmek, yol gösterip yön vermek, onu yeşertmek… Sesinin neşesindeki saflığı duymak… Gözlerinin içine aşkla bakarak onu izlerken onun da durup bana aynı şekilde baktığı o bir kaç saniyelik anın ardından sevgiyi anlayıp kollarını açarak bana koşup, sarılıp, beni öpmesi… Beni ikimizin dışındaki her şeyden koparırcasına sevgiyle doldurdu.

Cam kavanoza sığmış orman içinde yasar gibiydi bu iki yıl. Dışarıdaki koskoca dünyayla bağım kopmuş ama onun küçücük fakat evren kadar geniş, deniz altı, deniz üstü kadar zengin, güzel ve temiz dünyasında bambaşka bir hayat yaşadım. Kendim dahil bir şey görmedi gözüm. Umurumda da olmadı. Olmayiversindi. Hayatım, her seyi düşünüp kafa yormakla geçmişti. Biraz da beyin boş, kalp dolu yaşayıverseydim. Yaşadım. O kocaman yatağında, mini minnacık, oyuncak bebek gibi yatışını izledim. Ve orada yavaş yavaş büyümesini… O uyurken, melek kanadını andıran küçücük kürek kemiklerini, ellerimin içinde pamuk gibi hafif ellerini, parmak kadar minik ayaklarını sevdim. Yumuşacık kemiklerinin ellerinde ve ayaklarında şekil bulmasına şahit oldum. Hiç bir anını kaçırmadım. Her saniyesini gözlerimden kalbime doldurdum. Yüreğim ona bakarken boyut değiştirdi resmen. Açıklamak çok zor. Dünyanın mucizesi…

Öğretmen oldum, oyun arkadaşı oldum. Lideri, öğrencisi, yol arkadaşı, oyuncağı, yastığı, yorganı, besini, sığınağı oldum.

Sevgim, sevgilim oldu. Korkum, cesaretim, özlemim, sabrım, öğretmenim oldu. Evimin, kalbimin neşesi, sesi dünyamın rengi oldu.

Benim kızım, bebeğim, Koşan Kaplumbağa’m; yaş 2 oldu.

Daha fazla fotograf icin…

https://www.instagram.com/umay_runningturtle_tettelaar/?hl=tr

https://www.facebook.com/burcu.savasci.balci/media_set?set=a.10155020421842561&type=3


https://www.facebook.com/burcu.savasci.balci/media_set?set=a.10156261646172561&type=3

https://www.youtube.com/watch?v=dbpiD4VVqrU